http://www.wannawatches.com

Seçim sonrası kamusal hastalıklar tedavi edilecek mi? » Kamu BilgiKamu Bilgi

19 Mart 2024 - 05:04

Seçim sonrası kamusal hastalıklar tedavi edilecek mi?

24 Haziran seçimleri sonrasında hem devlet teşkilatında hem de bürokraside köklü değişiklikler yaşanacağı, sürekli olarak dillendirilmektedir. Bir ailenin idari ve finansal yapısının işleyişiyle devlet aygıtının işleyişi arasında büyük benzerlikler vardır. Dolayısıyla zaman değişse de toplum ve devlet yapısındaki sorunlar isimler ve cesamet dışında fazla değişmemektedir. Bazen sorunlara ağdalı ve cafcaflı isimler verilerek sorunların tanımlanması sorunların özünü değiştirmemektedir. Yapılandırma ekibinde çalışanların geçmiş dönemde ve günümüzdeki kamusal hastalıkları iyi bilmesi gerekiyor. Hangi sistem getirirseniz getirin Allah’ın en fazla hatırlattığı sınırları yani kuralları aşmayınız buyruğuna aykırı davranıldığı sürece bir adım ileri gidemeyiz

Seçim sonrası kamusal hastalıklar tedavi edilecek mi?
Son Güncelleme :

11 Haziran 2018 - 8:20

Bu nedenle zaman içerisinde kamu yönetiminde idari reform ihtiyacı hep olmuştur ve bundan sonra da olacaktır. Bu bağlamda Koçi Bey Risalesinde tespit edilen kamusal hastalıklar incelendiğinde günümüzdeki idari hastalıklarla birçok yönden benzeştiği görülecektir. Koçi Bey’in devlet yönetimi ile ilgili tespit ettiği önemli hastalıkları maddeler halinde sıraladığımızda son derece tanıdık geldiğini göreceğiz.

1- Liyakatsiz atamalar sorunu

Kamu yönetiminde liyakatin yerini işportacı yönetici tarzının aldığını bu köşede yazıp duruyoruz. Günümüzün devlet yapısını kemiren bu hastalığı Koçi Bey yıllar önce dile getirmiştir. Kaldı ki çöken devletlerin tamamında liyakatsiz atamalar baş roldedir. Liyakat yönetimin vazgeçme lüksünün olamayacağı en temel ilkesidir. Nitekim 657 sayılı Kanun’un üç temel ilkesinden birisi de liyakattir. Ancak, devlet yönetimindeki en temel unsur olan liyakat giderek istisna haline gelmeye başlamıştır.

 Özellikle işportacı yönetici atamalarıyla yönetimde liyakat giderek büyük darbe almaya başlamıştır. Bir kurumun başına getirdiğiniz liyakatli bir yönetici, kurumu zirveye taşırken liyakatsiz bir yönetici ise oluşan birikimi yerle bir edebilmektedir. Liyakatsiz yöneticiler, işlerinde son derece mahirdirler ve astlarını sürekli sıkıştırırlar, ama amirlerine karşı da sürekli el pençe divan dururlar. Sorunların her daim üzeri örtülür ve her şey güllük gülistanlık gösterilir.

Bunlar sürekli iş takibi yaparak ilişki yönetimini güçlendirirler. Maalesef aranan yönetici tiplemesi sürekli iş takibi ve temsille zaman geçirenlerdir.

Haklarını yemeyelim, bunların gözü son derece karadır. İmza atmaktan hiç korkmazlar. O yüzden amirleri bunları çok sever. Nasıl olsa teftiş vb. şeylerde kalktı sayılır, öyleyse korkmaya gerek var mı? Ancak, bu davranışların pislikleri halıların altına süpürme anlamına geldiği bir müddet sonra anlaşılacaktır. Ancak, bu durum Basra harap olduktan sonra ortaya çıkacaktır.

2- Atamalarda liyakatten ziyade ilişki yönetimi esastır

Liyakatten ziyade bazı makamlara yakınlığın atama kriteri haline getirilmesi yönetimde sıkıntılar oluşturabilmektedir. Liyakatli bir kişinin bazı makamlara yakın olması elbette atamaya engel olmamalıdır. Ancak, liyakatin yerini sadece sadakat almaya başlayınca bazı makamlara yakınlık atamada etkili olabilmektedir. Bunun yerine hem liyakat hem sadakat aranabilse işlerde ciddi iyileşmelerin olduğu görülecektir. Sadakatten kastımız ise devlete sadakat olup, bunun dışındaki sadakatler yönetimi kemiren unsurlardır. Nihayetinde liyakatin bir kenara bırakılarak sadece sadakatin esas alınması halinde, kamu kurumlarında ciddi yönetimsel zafiyetler oluşmaktadır.

3- Siz hiç kulisle teknik direktör atandığını gördünüz mü?

Başarılı takımlar ısrarla liyakatli teknik adamlarla çalışmak ister ve bunlara çok büyük ödemeler yaparlar. Ayrıca, bunların çalışma tarzlarına müdahale etmezler, herkes bu gerçeği başarı için kabullenir ve hiçbir itiraz edilmez. Kulisle teknik adam belirlendiğini ya da ilişki yönetimiyle teknik direktör belirlendiğine şahit oldunuz mu? Ya da böyle bir şey gerçekleşse, ilk maçta seyirci nasıl bir tepki gösterir veya sezonun sonu nasıl sonuçlanır? Cevabı açıklamaya gerek olmadığını düşünüyoruz.

Yine teknik adamla takışan bir oyuncunun takımda devam etmesi imkansızdır. Çünkü, takımda başarı için uyum olmazsa olmaz kuraldır. Başarı için kamu yönetiminde de aynı kuralların geçerli olduğu nedense ya bilinmek istenmez ya da ısrarla göz ardı edilir. Milletçe en iyi bildiğimiz oyunun futbol olmasına rağmen kurallarını kamu yönetiminde uygulamaktan ısrarla kaçınıyoruz. Vasatın altındaki bir oyuncu ile küme düşüleceğini herkes bilirken kamu yönetiminde zayıf idarecilerle başarı elde edilmeye çalışılması akla ziyandır. Özetle bu kurala uymazsanız istediğiniz sistemi getirin, sonuç değişmez. Dolayısıyla kamu yönetiminde de en az futbolda geçerli kurallara uymak zorunda olduğumuz bilinmelidir.

4- Memurların görevden alınmalarında başarısızlığın son sırada yer alması

Koçi Bey, memurların görevdeki başarılarının gözardı edilerek, çekememezlik ve kıskançlıklar sonucu çıkarılan dedikodular ile haksız yere görevden alınmalarını da bozulma sebebi olarak görmektedir.

 Devlet yöneticilerinin kolayca görevden alınması, onları itaatkar hale getirmektedir. Bu durum ise doğruyu yapma ve adil davranma yerine dalkavukluk yapmayı tercih edilir kılmaktadır. Üst düzey yöneticiler, görevlerinden kolayca ve sıkça alınmamalıdır. Aynı hükümette bakan değişikliği dahi bazen köklü bürokrat değişimini beraberinde getirmektedir. Elbette liyakat özelinde gerekli değişiklikler yapılmalıdır. Ancak, konu benim bürokratım ya da onun bürokratına indirgenirse tecrübe ve birikim heba edilmiş olur. Oturduğu koltuğa yük olmayan ve koltuğa güç veren yöneticilerin değiştirilmesi uzun vadede ciddi sorunlar oluşturacaktır. Osmanlıda uzun süre görev yapan vezirlerin başarılı icraatları unutulmamalıdır.

5- İrtikap ve benzeri usulsüzlüklerin devletin tüm kademelerinde yaygınlaşması

Koçi Bey’in üzerinde durduğu önemli bir bozulma nedeni de kamu yönetiminde irtikab ve rüşvetin yaygınlaşmasıdır. Bu çerçevede irtikap vb. kamusal hastalıklar dün sorundu, bugün de sorun, yarın da sorun olacaktır. Şu an kamu yönetiminin en önemli sorunlarının başında gelmektedir. Bu nedenle olaya çok yönlü bakmakta fayda vardır. Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar etmeye sıklıkla karşılaşılabilmektedir.

Maalesef günümüzde en yaygın hastalık irtikap ve değişik versiyonlarıdır. Örneğin denetim elemanı, denetim yaptığı özel bir şirketi sıkıştırarak bu şirketin her türlü fedakarlığı gönüllü olarak yapmasını sağlayabilmektedir. Eğer bu iş bir de organize halde yapılıyorsa şirket her şeyini teslim eder hale gelebilmektedir. Bir şirketin her türlü mahrem bilgisine rahatça ulaşabilen bir denetim elemanının öğrendiği gizli bilgileri nasıl kullanacağını tahmin dahi edemezsiniz. Bu bağlamda mahrem bilgilerin “Himmet” adı altında paralel yapıya finans kaynağı olarak kullanıldığına sıklıkla şahit olunmaktadır. “Himmet” adı altında Paralel Yapı’nın kamu yönetimine zerk ettiği modern irtikap ve rüşvet yöntemleri kolay bertaraf edilecek gibi görülmüyor.

6- Çeşitli iftiralar veya algı yönetimiyle başarılı memurların sistem dışına itilmesi

Koçi Bey’in tespitinin güncel versiyonu ise günümüzde başarılı yöneticilerin isnat ve iftiralarla itibarsızlaştırılarak görevi bırakmak zorunda bırakılmasıdır. Bu yöntemi kamu yönetiminde “Paralel Yapı” belası sistematik hale getirmiştir. Bu yapı örgütlenemediği kamu kurumlarında engel olarak gördükleri yöneticileri itibarsızlaştırarak bertaraf ettirmişlerdir. Her geçen gün, bu yapının kamu yönetimine yaptığı kötülükler birer birer ortaya çıkmaktadır. Önce yönetici dinlemeye başlanıyor, bilahare de tespit edilen sıkıntıların bazı bölümleri kırpılarak basında ifşa edilmek suretiyle itibar suikastıyla görevi bıraktırılması sağlanıyordu ya da istediklerini yapar hale getiriliyordu. Koçi Bey öldü ama tespit ettiği sorunlar ve raporu güncel versiyonlarıyla hala devam ediyor. Tarihten ders alınarak yeniden yapılanmada tekerrürün önüne geçmekten başka şansımızın olmadığını hatırlatmak isteriz.

Yeni Şafak