http://www.wannawatches.com

Eğitim Bir Sen: Mülakatlar kamu vicdanını yaralayan bir istihdam şeklidir. » Kamu BilgiKamu Bilgi

19 Mart 2024 - 14:11

Eğitim Bir Sen: Mülakatlar kamu vicdanını yaralayan bir istihdam şeklidir.

Mülakatla öğretmen alımı kamu vicdanını yaralayan bir istihdam şeklidir. Kazanma ve kaybetme nedeninin objektif kriterlere göre izah edilememesi, birçok sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının standartları farklı komisyonlarca değerlendirilmesi adalet duygusunu zedelemekte, sosyal sorunlar üreten bir sistem olarak varlığını sürdürmektedir. Bakanlık yeni personel istihdamında adalet, hakkaniyet, ehliyet ve liyakat ölçülerine göre objektif bir atama şeklini benimsemeli, her geçen gün daha fazla tartışmalı hale gelen mülakatla öğretmen istihdamından vazgeçmelidir.

Eğitim Bir Sen: Mülakatlar kamu vicdanını yaralayan bir istihdam şeklidir.
Son Güncelleme :

01 Ekim 2017 - 18:39

Eğitim-Bir-Sen 39. Başkanlar Kurulu toplantısı İstanbul’da yapıldı. Aktüel konuların, gündemi meşgul eden gelişmelerin değerlendirildiği, eğitim alanında yaşanan sorunların çözümüne dair önerilerin sunulduğu, istişarelerin edildiği toplantıda şu kararlar alındı:

1- İnsana ve insan haklarına saygıyı medeniyetin olmazsa olmazı sayan Eğitim-Bir-Sen olarak, en temel hakların bile bazı coğrafyalardaki insanlara çok görüldüğü, özellikle Müslüman coğrafyalarda can ve mal emniyetinin yok edildiği, giderek insanlığın barış iklimini kaybettiği bu dönemde insanlığa çağrıda bulunuyor; bütün ülkeleri ve uluslararası kuruluşları dünyanın dört bir tarafında katledilen, temel hak ve hürriyetleri ayaklar altına alınan mazlumlara el uzatmaya, bu katliamları ve hak ihlallerini bir an evvel durdurmaya davet ediyoruz.

2- İslam coğrafyasını bir bedenin uzuvları olarak görüyor, vatanları işgal altında olan, uğradıkları zulümden kaçan insanlara Ensar olmayı insani ve İslami bir görev biliyoruz. Bu mazlum ve mağdur insanların mali yük olarak görülmesinin medeniyet değerlerimizde yeri olmadığı bilinciyle küresel aklın ekonomik işgali altındaki dünyaya inat, insan ve Müslüman olmanın gereğini milletçe yerine getirmeye çalışıyoruz. Sendika olarak, şimdiye kadar olduğu gibi, Arakan’dan Suriye’ye, Nepal’den Türkistan’a, tüm mazlum ve mağdurlar için acının ve gözyaşının renginin aynı olduğu şuuruyla elimizden gelen yardımı bundan sonra da esirgemeyeceğiz.

3- 15 Temmuz’da darbe maskesiyle ülkemizi işgale yeltenen hainlerin yeni kaos girişimlerine engel olmak amacıyla ilan edilen olağanüstü hal çerçevesinde alınan tedbirler netice vermeye başlamıştır. Bu nedenle artık olağanlaşma sürecine geçilerek, özellikle kamu görevlilerinin çalışma şartlarını, statülerini, hak ve yükümlülüklerini içeren düzenlemeler artık olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerine konu edilmemelidir.

4- Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun dosyaları incelemeye başlaması, masum iken mağdur durumuna düşürülenler adına olumlu bir gelişmedir. Komisyonun hızlı ve etkin hareket etmesini adaletin tesisi, mağdurların haklarının iadesi açısından önemli buluyoruz.

5- Kamu görevlilerinin kariyer ve liyakat sistemi zemininde hizmet yürütmesini göz ardı eden bütün yaklaşımları ve çabaları reddediyoruz. İş güvencesini, çalışma huzurunu, iş barışını, hukuk devleti ilkesinin temel değerlerinden olan kazanılmış hakların korunması ilkesini yok saymaya kalkan tüm girişimlerin karşısında olacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz.

6- Mülakatla öğretmen alımı kamu vicdanını yaralayan bir istihdam şeklidir. Kazanma ve kaybetme nedeninin objektif kriterlere göre izah edilememesi, birçok sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının standartları farklı komisyonlarca değerlendirilmesi adalet duygusunu zedelemekte, sosyal sorunlar üreten bir sistem olarak varlığını sürdürmektedir. Bakanlık yeni personel istihdamında adalet, hakkaniyet, ehliyet ve liyakat ölçülerine göre objektif bir atama şeklini benimsemeli, her geçen gün daha fazla tartışmalı hale gelen mülakatla öğretmen istihdamından vazgeçmelidir.

7- İstihdamda güçlük çekilen yerlerde öğretmenlerin görev yapma süresinin 1,5 yıl ortalamasında olması, eğitimi istikrarsızlaştırmakta ve olumsuz etkilemektedir. Bu sorunun çözümü, içinde birçok zorunluluğu barındıran, aile bütünlüğünün sağlanması gibi temel insan haklarını ihlal eden sözleşmeli öğretmenlikten değil, isteğe bağlı olacak, verimliliği artıracak teşviki yöntemlerin uygulanmasından geçmektedir.

8- Bakanlık, eğitim çalışanlarını huzursuz eden, işlerine odaklanmalarını engelleyen uygulamalara yönelmek yerine hizmeti üretenlerin tecrübeleriyle şekillenmiş, eğitim çalışanlarının temsilcisi konumundaki sendikaların önerileriyle desteklenmiş, sürdürülebilir, meşruiyet algısı yüksek, sorun çözme odaklı yaklaşımlarla hareket etmelidir. Bu çerçevede hukuki dayanağı olmayan performans değerlendirmesi, uygulanması mümkün olmayan rotasyon, gerekliliği tartışmalı yeterlik sınavı, stratejisi olmayan öğretmen strateji belgesi gibi uygulanamayacak olanları gündeminden kaldırmalı, diğerlerini gözden geçirmelidir.

9- Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmenlerin mesleki gelişimini sağlayacak adil bir kariyer sistemini uygulamaya koymalı ve öğretmenlere, eğitim gördüğü alanda mesleğini icra edebilmesine fırsat verecek alan değişikliği hakkını, ilan ettiği takvime bağlı kalarak bir an önce sağlamalıdır.

10- Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği’nde değişiklik yapılması tasarısının Bakanlık ajandasından düşmediği görülmektedir. Sendika olarak, tüm rehber öğretmenler adına takip ettiğimiz, üyelerimiz vesilesiyle her an nabzını tuttuğumuz konu, rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetlerinin niteliği göz ardı edilerek ele alınmamalıdır. Bu husustaki yönetmelik değişikliği tasarısının rehberlik hizmetlerinin öğrenci-psikolojik danışman temelinde yeniden tanımlanması ve kurgulanması gerekir.

11- Eğitim yöneticiliğinde hakkaniyeti gözeten, liyakati esas alan, hak edenin görev alacağı, hakkını verenin görevde kalacağı, geçmiş tecrübelerin göz önünde tutulduğu, paydaşların önerilerinin dikkate alındığı bir sistem geliştirilmelidir.

12- Eğitim sistemimizin aksamadan sürdürülebilmesi için sistemin görünmez kahramanları olan şef, memur ve hizmetliler başta olmak üzere, genel idare hizmetleri ve yardımcı hizmetler sınıfı personelinin çalışma şartlarının iyileştirilerek maddi sorunlarının çözülmesi eğitimin niteliğinin artırılması açısından önem arz etmektedir.

13- Milli Eğitim Bakanlığı’nda görevde yükselme sınavları rutin olarak yapılmalı, eğitim çalışanlarının haklı kariyer beklentilerini karşılayacak yükselme sürecine işlevsellik ve süreklilik kazandırılmalıdır.

14- İş güvencesinden yoksun bütün çalışma şekilleri gibi, 4/C’li personel istihdamının da kabulü mümkün değildir. Kamu görevlileriyle aynı şartlar dahilinde aynı işleri yapan 4/C’li personel de derhal kadroya geçirilmelidir.

15- Değiştirilen müfredatın beklentileri karşılamaması akabinde ders kitaplarının da kamuoyunu rahatsız edecek söylem, metin ve karikatürlerle gündeme gelmesi, milli ve manevi değerlerimize aykırı ifadelerin ders kitaplarına sızmış olması, ders kitaplarının içerik denetiminin etkin bir biçimde yürütülmediğini ortaya koymaktadır. Benzer hataların önlenmesi ve mezkür ifadeleri ders kitaplarına derceden sorumlular hakkında gereğinin yapılması konusunda kamuoyunun beklentisi karşılanmalıdır.

16- Ortaöğretime geçiş sisteminde yakın zamanda yaşanan sorunun kaynağı sınavdan ziyade merkezi yerleştirme aşamasıydı. Kaldırılan TEOG’un yerine getirilecek sistem, sınavın şeklinden çok yerleştirmenin nasıl gerçekleştirileceğine yönelik planlanmalıdır. Şu ana kadar yapılan açıklamalarda sınav sistemiyle ilgili bilgiler paylaşılmış, yerleştirme sürecine ilişkin ise hiçbir cümle kurulmamıştır. Bakanlığın, eğitimin paydaşlarının görüşlerini de alarak adil bir sınav sistemi ile sorunsuz yerleştirme odaklı bir ortaöğretime geçiş sistemini olgunlaştırıp kamuoyuyla paylaşması elzemdir.

17- Üniversite giriş sınavlarının tek aşamaya düşürülmesi, sadece temel matematik ve Türkçe’nin esas alınması, yükseköğrenime girişteki mevcut sorunları çözmekten uzaktır. Sebep ve sonuç analizi yapılmaksızın gerçekleştirilen sistem değişikliklerinin yükseköğretimde öngörülemeyen sorunlara ve kısa zaman sonra yeni arayışlara yol açması kuvvetle muhtemeldir Eğitimde yapılması planlanan sistem değişiklikleri eğitimin paydaşlarıyla tartışılmalı, Türkiye şartlarına uygun, gerçekçi ve sürdürülebilir bir sistem geliştirilmelidir.

18- Olağanüstü hal uygulamaları çerçevesinde valilik ve kaymakamlık kararlarıyla haklarında görevden uzaklaştırma kararı verilen eğitim çalışanlarından masum olanların -bir an önce görevlerine iade edilerek- mağduriyetlerine son verilmeli ve eğitim-öğretim hizmetlerinin daha fazla aksamasına meydan verilmemelidir.

19- Kamu görevine yeni atamalarda güvenlik soruşturması sürecinin uzaması, bireysel ve toplumsal mağduriyetlere neden olmaktadır. Nitekim büyük çoğunluğu kalkınmada öncelikli bölgelere atanan 20 bin öğretmenin yarısının hala göreve başlamamış olması, süreci zaman israfına dönüştürmüş, eğitimi de olumsuz etkilemiştir. Güvenlik soruşturması süreci iyi planlanmalı, bireysel ve toplumsal sorunlar ile mağduriyetler oluşturmayacak şekilde ivedilikle sonuçlandırılmalıdır.

20- Kamu maliyesi kaynaklarını artırmanın, bütçe açığını azaltmanın ya da sabit tutmanın kaynağı ücretlilerin maaşlarında aranmamalıdır. Sermaye ve finans kesiminin kaynak ve kar artırdığı bir dönemde, MTV’de fahiş artış, çalışanların gelir vergisi dilim oranlarında artış gibi, kamu görevlileri açısından ‘kemer sıkma’ dönemini hatırlatacak türden yaklaşımlara karşı olduğumuzu bir defa daha vurguluyoruz.

21- Darbe kalıntısı kılık-kıyafet yönetmeliğinin erkek kamu görevlileri için öngördüğü kısıtlama ve yasaklamalar hala devam etmektedir. Bu nedenle, kamu görevlileri kılık-kıyafet özgürlüğüne kavuşuncaya kadar serbest kıyafet eylemimize kararlılıkla devam edeceğiz.